Kişisel alma, sadece iş!
İş yerinde arada bir şöyle bir cümle duyabilirsiniz : “Kişisel alma lütfen, sadece iş”, veya “Sana özel bir durum değil, burada işler böyle yürüyor.”… Dönüp baktığımda bu bana isyan etmemi gerektiren bir cümle gibi geliyor, kariyerimde birkaç defa bunu duydum, birkaç defa da ben söylemek durumunda kaldım… Zamanımızın %35’ini ofiste ve iş arkadaşlarımızla geçiriyorsak, işyerindeki mutluluğumuz ve bağlılığımız hayatımızın diğer tüm alanlarına neredeyse direk etki ediyorsa, iş yerinde bazen bir kişiden kaynaklanan huzursuzluğumuz potansiyelimizin çok altına düşmemiz sonucunu yaratıyorsa, neden “kişisel” olmasın, bal gibi de “kişisel.”
Eğer bir şirkette yükseltilen, eğitimlere gönderilen yıldız çalışan başka bir firmadan gelen teklifi kabul etmişse, o zaman çalıştığı şirkete bağlılığı onu şirkette tutacak seviyede değil demektir. Peki bu yıldız çalışan ayrıldığında onun müdürü ne yapar, neler hisseder? Acaba her şeyi çok “iş” olarak mı aldık, hiç ihtirasımızı ve kişisel duygularımızı işe katmadık, dışarıdan biraz fazla maaşı olan teklifi alınca ayrıldı.” der mi? Çalışanlar değer verildikleri, sorumluluk aldıkları ve müdürlerini sevip huzur içinde çalıştıkları şirketlerde kalırlar, yani bağlı oldukları şirketlerde kalırlar. Maaş artışı ile bir çalışanı transfer edebilirsiniz fakat o çalışanın performansı ve kalıcılığı bambaşka parametrelere bağlıdır.
Başka bir açıdan bakalım, şirkete en bağlı, başarılı iş arkadaşlarınızı düşünün… Onlar işlerini “kişisel” alıyorlar değil mi, bir önemli işi rakibe kaptırdıklarında kahroluyorlar, şirket dışına ve müşterilere şirket içindeki tartışma ve pozisyonlardan daha fazla değer veriyorlar, hayatlarında işlerinin yadsınamaz bir ağırlığı var. Yani, şirkete bağlı olmakla başarılı olmak arasında bir bağ var, aynı zamanda işi kişisel almakla hem başarılı olmak hem de bağlı olmak arasında da bir bağ var. Kişisel almak da ancak kendimiz olarak, özgün bir şekilde kendimizi ortaya koyabilmek ile mümkün olabilir.
Esinlenme : https://www.thehrdigest.com/dont-take-personally-coming-way-employee-engagement/
Ara
Son Yazılar
- Korkuyla Yönetmek Üzerine Eylül 27, 2023
- Takdir vermekten kaçınma sebepleri ve olası çözüm yolları Eylül 20, 2023
- Koçvari yaklaşımda 4 temel duygu Eylül 13, 2023
- Orta Kademe Yöneticilerinin Önemlerinin 12 Sebebi Eylül 6, 2023
- Ekibinizin size “açılabilmesi” için kullanabileceğiniz 3 soru Ağustos 30, 2023
Arşiv
- Eylül 2023
- Ağustos 2023
- Temmuz 2023
- Haziran 2023
- Mayıs 2023
- Nisan 2023
- Mart 2023
- Şubat 2023
- Ocak 2023
- Aralık 2022
- Kasım 2022
- Ekim 2022
- Eylül 2022
- Ağustos 2022
- Temmuz 2022
- Haziran 2022
- Mayıs 2022
- Nisan 2022
- Mart 2022
- Şubat 2022
- Ocak 2022
- Aralık 2021
- Kasım 2021
- Ekim 2021
- Eylül 2021
- Ağustos 2021
- Temmuz 2021
- Haziran 2021
- Aralık 2020
- Şubat 2020
- Ocak 2020
- Aralık 2019
- Kasım 2019
- Ekim 2019
- Eylül 2019
- Ağustos 2019
- Temmuz 2019
- Haziran 2019
- Mayıs 2019
- Nisan 2019
- Mart 2019
- Şubat 2019
- Ocak 2019
- Aralık 2018
- Kasım 2018
- Ekim 2018
- Eylül 2018
- Ağustos 2018
- Temmuz 2018
- Haziran 2018
- Mayıs 2018
- Nisan 2018
- Mart 2018
- Şubat 2018
- Ocak 2018
- Ekim 2017
- Eylül 2017
- Mayıs 2016
Kategoriler
- bağımsızlık
- Bağlılık aktiviteleri
- Bağlılık faktörleri
- Çalışan Bağlılığı
- Çalışan Sağlığı
- Çeşitlilik
- Delege etmek
- Geliştiren Organizasyon
- Genel
- Geri Besleme
- girişimcilik
- Güven
- Güven ortamı
- Hesap Verilebilirlik
- Hitabet
- inovasyon
- İş Dünyası
- İş kitapları
- İş-Hayat dengesi
- İşe Alım
- İşveren Markası
- Kapsayıcılık
- Kişisel deneyim
- Kişisel Gelişim
- Kitap
- Liderlik
- Mentörlük
- Ödül ve takdir
- Ofiste iletişim
- ofiste politika
- Ofiste verimlilik
- Pazarlama
- Psikolojik Güvenlik
- Referanslar
- Sağlık
- şeffaflık
- silo mentalitesi
- Şirket kültürü
- Takımlar
- Toplantılar
- Var olma amacı
- Wellness
- Yöneticinin Kalitesi